T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
VAN / TUŞBA - Turgut Özal Anadolu Lisesi

Ekim Ayı Değerler Eğitimi Konusu ´Erdemli Olmak´

ERDEMLİ İNSAN KİMDİR?

Bu soruya cevap ararken biz erdemli insan olma adına erdemli insanların taşıdığı bir takım vasıflara sahip insanlardan mıyız? Erdemli kimseler, etrafına katkı yapmadıkları an vicdan azabı çekerler. Çünkü onlar toplumu kirden, pislikten arındırma ve insanlığı yaşatma adına kendilerini sorumlu hissederler. Bu sorumlulukları dinlerinin ve imanlarının kendilerine emri fermanı olarak kabul ederler.

Erdemli olmak, kişinin kendisiyle ve yakın çevresiyle alakalıdır. Çünkü insan kendi ahlaki değerini kendi deneyimleriyle oluşturur. Okuyarak âlim olabilir insan, fakat erdemli insan olamaz. İnsani değerleri sevmediği, özümsemediği ve bünyesinde barındırmaya gayret göstermediği sürece erdemin güzelliğini ve yüceliğini tadamaz ve tatması mümkün değildir. Erdemli insanlar insani değerleri göz önüne alarak, ilişkilerini iyi yaşam üzerine kurarlar.

Erdemsiz insanlar, çevresine ve ülkesine karşı sorumluluk almazlar. ´Bana dokunmayan yılan bin yaşasın´ misali yaşarlar. Toplumlarda erdemsiz bireyler mutlu, dertsiz ve tasasız olduklarını zannedebilirler. Oysa kişiliklerini ve çocuklarının geleceğini kaybettiklerinin farkında değillerdir. Marifet, içinde yaşadığın düzeni sorgulamadan ayak uydurmak değil; her türlü yıkım karşısında dik durup erdemli kalabilmek ve kalanlara da gereken değeri verebilmektir.

Her konuya, her olaya ve kişiye objektif bakabilme yeteneğinden yoksun olan, ego tatminine ulaşmak için kendini üstün kılmaya çalışan, bu doğrultuda kötülük yaparak muhalif olan, ben merkezli bir şekilde kırıcı ve kibirli davranan ve adalet kavramını sırf kişisel kazanıma yönelik bir araç olarak kullananlar hayatın her karesinde karşınıza çıkabiliyor. İnsanlığın iyiliği için, böylesi kişiler ıslah edilmeye çalışılmalı, başarılamıyorsa asla desteklenmemeli, cesaretlendirilmemeli, cemiyetten soyutlayarak cezalandırılmalıdır.

Bilindiği üzere insanoğlunun, her ne kadar binlerce yıllık bir evrim sürecinden geçmiş olsa da, hâlâ ilkel güdüleri vardır. İlkellik kurallara uymamayı, erdemsiz yaşamayı tetikler. Çünkü erdem veya erdemsizlik kişinin davranışına yansır.

Bu doğrultuda, yalan söyleyen siyasetçilerin, rüşvet alan memurların, vergi çalan iş adamlarının, haksızlık yapan kamu görevlilerinin, işkence yapan güvenlik güçleri, yanlış bilgilendiren öğretmenlerin, hırsızların, katillerin, dolandırıcıların ve tecavüzcülerin çoğalması kaçınılmaz olur.

En belirleyici erdem ilkesi dürüstlüktür. Erdemli insan, yasalara, ilke ve kurallara katılır. Katkı ve katılımının değeri ölçüsünde onur kazanır. Birey erdemli olursa, erdemi bireylerin oluşturduğu kurum ve grupların erdemine katkı yapar. Bu da grup ve kurumların oluşturduğu devleti erdemli yapar.

Vatandaşları erdemli olan ulusların devletleri de erdemli olur.

Bireyi güzelleştiren erdemdir.

Bireyin güzelliği, toplumu güzelleştirir.

Güzel toplumlarla dünya güzelleşir.

Yüce Allah, insanı şekil, karakter, sorumluluk, üstünlük ve kabiliyet bakımından diğer varlıklardan farklı biçimde  yaratmış ve yeryüzünün halifesi yapmıştır. Göklerin, dağların ve yerin, üzerlerine almaktan kaçındıkları emanet (dini görevler) onun sorumluluğuna verilmiştir. Yüklendiği bu emaneti yerine getirmesi için irade ve akıl gibi değerlerle mücehhez kılınmış, peygamber ve kitaplarla ona yol göstermiştir.

Yüce Allah kullarını dünyaya imtihan için göndermiş ve imtihan etmek için gönderdiği dünyada da başıboş bırakmamış, peygamberler ve kitaplar aracılığıyla onlara yol göstermiştir. Bu yüzden ilk insan, aynı zamanda ilk peygamberdir.

Hz. Âdem'den Hz. Muhammed'e kadar gönderilen bütün peygamberler insanlarla Allah arasında elçilik görevini yapmışlar ve Allah'ın insanlara bildirilmesini emrettiği hükümleri onlara bildirmişler ve bu hükümleri pratiğe yansıtan model şahsiyetler olmuşlardır.

 "Şüphesiz biz ona (doğru) yolu gösterdik. Artık ister şükreder (mümin olur) ister  nankörlük eder (kâfir olur)" İnsan; 76/3

İnsanların  bir kısmı  iman etmiş, bir kısmı inkâra yönelmiş veya Allah'a ortak koşmuş, bir kısmı da iman ile küfür arasında bocalayıp durmuştur.

Kur´ân´da insanlar, inanç bakımından mümin, kâfir,  münafık ve müşrik olarak dört ayrı grup olarak değerlendirilmiştir.

Yüce Allah,

"(Ey Peygamberim!) De ki: Hak Rabbinizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin…" (Kehf, 18/29)

"O, sizi yaratandır. Böyle iken kiminiz kâfir kiminiz mümindir…" (Teğâbün, 64/2).

Paylaş Facebook  Paylaş twitter  Paylaş google  Paylaş linkedin
Yayın: 22.10.2019 - Güncelleme: 22.10.2019 09:50 - Görüntülenme: 647
  Beğen | 1  kişi beğendi